Nazım Hikmet’in “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket…” dizelerine yansıyan Türkiye’nin Batı’ya yolculuğu sadece coğrafi bir konum meselesi değil. Avrupalılaşmakla eşanlamlı algılanan Batılılaşmak, Türkiye Cumhuriyeti’ne Osmanlı döneminden miras kalan bir olgu.
1839 “Tanzimat” dönemi ile İmparatorluk devlet, ordu ve hazine işlerini modernleştirmek için yüzünü Avrupa’ya çevirip Avrupa modellerinden esinlendi. Cumhuriyet’in kurucuları ise en önemli kanunları- medeni, ticari ve ceza- Avrupa ülkelerinden ithal ettiler. Üstelik bu mirası, “çağdaşlaşmak ve münhasır medeniyetler düzeyine erişmek” seklinde yeniden formüle ederek Türkiye’nin en temel hedeflerinden biri yaptılar. Bu hedefe ulaşabilmek için Cumhuriyet’in gelecek siyasi aktörlerine, zaman kayıp etmeden, “medeniyet dünyasının” kapsını çalma misyonu böylece biçilmiş oldu.
Bir cevap yazın