“Avrupa’nın Birliği” fikri kökleri ortaçağa kadar uzanan çok eski bir öngörü.[2]18. yüzyıl ortalarına kadar esas olarak dinsel-ideolojik motivasyondan beslenen bu öngörü, bugün kendisini Avrupa Birliği (AB) projesinde somutlaştıran, politik, ekonomik ve kültürel birlik idealiyle Avrupa kıtası tarihinin en büyük tarihsel projesi olarak algılanmaktadır. Bu, Avrupa için kendisini tanımlama bahsi de aynı zamanda. Avrupa fikrinin ilk kurucuları Avrupa’nın tanımlanması sorunu ile pek uğraşmamışlar ve belki de bunu o dönemin kontekstinde gerekli görmemişler. Böylesi bir çaba bugüne özgü bir zorunluluk. Zira, Avrupa’yı Atlantik’ten Urallar’a kadar uzanan coğrafi bir alan olarak algılayan klasik tanımlamalar sadece eksik kalmıyor, Avrupa’nın şu an yaşadığı evrime de uymuyor; Sosyalist Blok’un dağılmasından önceki Avrupa tanımlaması sonrakinden farklı olsa gerek. Bu yüzden de, Avrupa’nın inşâsı ve geleceği üzerine yapılan tartışmalar kaçınılmaz olarak Avrupa’nın kendini nasıl tanımladığı sorunsalı etrafında dönmektedir.
Bir cevap yazın